20 Ocak 2012 Cuma

macaristan daki camiler

macaristan daki camiler

Sırbistan'daki Niş Kalesinin resmi


Balkanlardaki deyimi bugünkü Türkiye sınırları dışında, bütün Balkan yarımadası ile şimdiki Romanya ve Macaristan'ı içine almaktadır. Osmanlı İmparatorluğumun bu toprakları üzerinde, bugün Macaristan, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Romanya, Arnavutluk ve Yunanistan olarak altı devlet bulunmaktadır. Buralardaki Türk eserleri hakkında, yerinde kalan çok azı dışında, elimizdeki yegane kaynak Evliya Çelebi Seyahatnamesidir. Evliya Çelebi'nin görmediği, uğramadığı yerler de malesef bunun dışında kalmıştır.

Kuzeyden başlanacak olursa, Dobruca gibi, büyük şehirlerin kurulmasına elverişli olmayan alçak ve bataklık arazi üzerinde Sultan II. Bayezid'den başlayarak, Osmanlılar, buradaki seyrek nüfusun ihtiyacını karşılayacak ölçüde mimari eserler yapmışlardır. Fakat bu eserlerin çoğu, 1828'de Edirne'ye kadar inen Rus orduları tarafından tahrip edildiğinden, daha sonra Sultan II. Mahmud, Abdülmecid, Abdülaziz tarafından yaptırılan camiler kalmıştır.

Daha önceki devirden kurtulan üç eser, Sokullu'nun hanımı Esma Han Sultan'ın Mangalia'daki cami ve medresesi, Babadağı'nda Gazi Ali Paşa Camii, Medrese ve Türbesi ile, küçük bir yapı olan Sarı Saltuk Türbesi, XVI. ve XVII. yüzyıl özelliklerini korumuştur.

XIX. yüzyılın son yarısı içinde Bükreş, Harşova, İbrail, İshaklı, Kalas, Köstence, Maçin, Mahmudiye, Mecidiye, Süne (Sulina) ve Tolca'da bulunan çatı örtülü basit camiler, tavan ve ağaç işlerindeki oymalar ve süslemeler bakımından değer taşır.

Kubbeli tek cami, Tuna'nın en kuzey ağzında, Süne (Sulina)'dadır. Kalas Camii'ni de 1900 yıllarında Sultan Ab-dülhamid yaptırmıştır. Böylece köy camileri ile birlikte, Dobru-ca'da 80 kadar cami ve 2 medrese, mektep vardır.


Bükreş'te küçük bir cami ile bir han, Yergöyü (Giurgiu), Kalafat, Orşova gibi kalelerde ve Dobruca - Buğdan sınırında İbrail'de şimdi kilise olan bir cami vardı.

Kanunî Sultan Süleyman devrinde fethedilen Banat'ta, hemen savaşın arkasından bütün gerekli Osmanlı müesseseleri yapılmaya başlanmıştır.

Sonraları doğu tarafından Avusturyalıların eline geçen birkaç şehri, Köprülü Mehmed Paşa geri almış (1668), daha savaş devam ederken Arad'da cami, mektep, imaret han, zaviye, köprü, hamam yaptırmıştır. Varat'ta da Sultan IV. Mehmed namına bir cami, bir medrese, bir okul ve Vezirköprüsü denilen köprüyü, Yanova (Boros-yenö)'da Sultan IV. Mehmed Camii ile Köprülü Camii'ni yaptırmıştır. Daha sonra oğlu Fazıl Ahmed Paşa bir cami, bir okul, ayrı ayrı iki vezir de iki cami, bir saat kulesi ve çeşitli mescitler yaptırmışlardır.

XVIII. yüzyıla kadar Osmanlılar elinde kalmış olan Tamşuvar, yirmi altı eserle imar edilmiş ise de, bugün eski belediye binasının kapısına, duvara yerleştirilen Sultan İbrahim Hamamı kitabesinden başka iz kalmamıştır.

Macaristan'ın durumu biraz daha belirlidir. Merkez Budin (Buda Pest) için Evliya Çelebi, yalnız varoşlarda 3.500 ev, 24 mahalle göstermiştir. Yukarıhisar'dakiler bunun dışında kalmaktadır.

Budin'deki eserler, 25 cami, 47 mescit, 12 medrese, 16 mektep, 10 tekke ve türbe, 8 kaplıca, 2 hamam, 9 han, 75 sebilhane, 10 çeşme, 1 baruthane, 1 saat kulesi, 1 bedesten olarak 217'yi bulmaktadır. Cami, mescit ve medreseler tamamen kaybolduğundan bunların şekli bilinmiyor. Yalnız Toygun Paşa Camii'nin mihrap duvarlarının bir kısmı ile bir köşesinin yerine göre yapılan restitüsyonu, Saraçhanebaşı'ndaki Dül-gerzade ve Fındıklı Molla Çelebi camilerinin bir eşini vermektedir. Yalnız kubbe biraz daha büyük olup, son cemaat yeri de yanlara doğru taşmaktadır. Bu cami önce Fransisken Manastırı olmuş, sonra yıktırılarak şimdiki kilise yapılmıştır. Bu arada camiden kalan duvar ve köşe, Macarlarca temizlenerek meydana çıkarılmıştır. Sinan'ın Sokullu Mehmed Paşa Camii ve iki medresesi hakkında da bilgi yoktur, yalnız gravürlerden bunun kubbeli bir cami olduğu anlaşılmaktadır. Sinan'ın imparatorluk sınırlarının en kuzeyinde ve Macaristan'da yaptığı tek cami bu olmuştur. Kuzeyde, bundan sonraki eseri Drina Köprüsü, 350 km güneyde kalır. Sinan'ın, Macaristan'da başka eserler yaptığı hakkında bilgiler gerçeğe dayanmaz.

Budin'de yerinde kalan en önemli eserler, dört kaplıcadan ibaret olup, onların da soğukluk kısımları yıkılmış, yalnız birisinin tek duvarı, pencere ve hücreleri
bırakılmıştır. Aşı-kî'nin yazmasından soğuklukların büyük kubbeli olduğu anla
şılmakta, kalan duvar da, bunu doğrulamaktadır. Kaplıcaların havuz kısmında da pencereler açılıp, halvetler bozularak değişiklik yapılmıştır.

Kaplıcalar, imparator tarafından subaylara hediye edilmiş, onlar da istedikleri
değişikliği yapmışlardır. Horozkapısı Kaplıcası, Kırali ailesine verilmiş olup, aynı
isimdeki apartmanın kapısından girişi vardır. Kalan soğukluk duvarı görülmektedir.

Bundan başka Budin'de kalan diğer bir eser, çok tanınmış Gül Baba Türbesi'dir. Önceleri şapel haline getirilen türbe, son yıllarda tamir edilip etrafı açılarak güzel bir bahçe içerisine alınmıştır. Böylece Budapeşte'deki 217 eserden, bir türbe ile dört kaplıcadan başka bir şey kalmamıştır.

Fakat Pecs şehrinde kalan camiler, bize iyi bir fikir vermektedir. Sigetvar'da da iki cami vardır. Macaristan'da kalan en büyük ve güzel cami Pecs'de-ca. 1579 tarihli Gazi Kasım Paşa Camii'dir. 16.35 m çapındaki kubbesi ile Üsküp ve Saraybosna camilerinden biraz daha büyüktür. Binada, kilise haline getirilirken yapılan barok değişiklikler ve ilâveler temizlenerek, muhteşem eser ortaya çıkmış ve şehir meydanına hayat vermiştir. Yalnız minaresi ve son cemaat revakı yıkılarak, yerine kilisenin narteksi gelmiştir.
Pecs'de kalan diğer bir eser, Yakovalı (Dakovica) Hasan Paşa Camii'dir. Kilise haline getirilmiş olan yapıda, son tamirde değişiklikler ve ilâveler kaldırılarak üslûba uygun şekilde restore edilmiş, duvarlar temizlenerek kalem işleri ve yazılar meydana çıkarılmış, minarede çan takmak için bozulan petek yeniden yapılmıştır. En iyi korunan ve içinde namaz kılınabilecek durumda bir camidir. Yalnız bir sütunu açıkta bırakarak son cemaat revakını kapatan ve kubbeden yukarıya yükselen bitişik manastır binası (şimdiki dispanser) yapıyı gölgelemektedir. Bir de cami içine konulan, torna işi, çirkinlik numunesi minber, kanser yarası gibi camiin ahenkli güzel mekânı içerisinde göze batmaktadır.
Aynı şehirde sekizgen İdris Baba Türbesi, kiremit örtülü kubbesi ile sade bir yapıdır. Yuvarlak pencereler sonradan, kilise haline getirilirken açılmış, kubbenin şekli de biraz değiştirilerek bozulmuştur. Son tamirde yeniden sanduka konularak türbe haline getirilmiştir.

Sigetvar'da Ali Paşa Camii kilise haline getirilirken, re-vak yerine bir koro ve org bölümü yapılmış, kubbe incil, Ahd-i atîk tasvirleri ile süslenmiş, pencereler örülerek loşluk içine sokulmuştur. Böyle büyük değişikliklere uğrayan camii, son zamanlarda eski haline koyma teşebbüsleri vardır. Sigetvar'da kale içinde çatı örtülü Sultan Süleyman Camii de, kilise iken sonra müzeye çevrilmiştir. Yan taraftaki ilâve dışında, camide fazla bir değişiklik yoktur. Kanunî Sultan Süleyman'ın ahşasının bulunduğu türbe yıkılmış, yerinde bir kilise yapılmıştır.

Evliya Çelebi'nin bildirdiğine göre Romanya ve Macaristan'da toplam 873 eser vardı. Bunlardan dört kaplıca, iki türbe, Pecs ve Sigetvar'da kiliseye çevrilmiş dört cami kalıntısı Sikloş'da ev haline sokulan pek harap kubbeli bir cami, Eğri (Eğer, Erlau)'de ve Hamza Bey Palankası (Eresi)'nda ve Bu-din'in 20 km güneyinde (Erd)'de çıplak birer minare olarak ancak 13 eser kalmıştır ki, nispeti yüzde bir buçuktan bile azdır.
Diğer Balkan devletleri, Yugoslavya, Bulgaristan, kısmen Yunanistan ve Arnavutluktaki eserler için, Evliya Çelebi Seyahatname'sinden başka kaynaklar vardır. XVIII. yüzyıldan başlayan vakıf, tapu tahrir defterleri, salnamelerden başka, Yugoslavya için zengin, diğer yerler için perakende yayınlar vardır. Ekrem Hakkı Ayverdi, zahmetli çalışmaları ile iki cilt halinde toplayıp baskıya hazırladığı Yugoslavya'daki eserlerin sayısını, 7-8 bin olarak tahmin etmektedir. Bu Romanya ve Macaristan'daki eserlerin 9-10 misline varacaktır. Bulgaristan, Yunanistan ve Arnavutluk'taki eserlerin toplamı 5-6 bin olarak alınırsa, imparatorluğun Avrupa kısmında 13-14 bin eser yapıldığı tahmin edilebilir. Roma imparatorluğumdan çok daha zengin bir mimari tablo, imparatorluğun manevi birliğini sağlamakta önemli rol oynamıştır.

Gazi Hünkâr Murad Hüdavendigâr'ın 1364'te fethettiği Filibe'de, fetihten hemen sonra yaptırdığı Hüdavendigâr Camii, en erken tarihli eserlerden biridir. 8.50 m çapında, üç kubbeli geniş orta nef, 6 m genişliğinde üçer çapraz tonozlu dar yan netlerle aynı yıllardan Bursa Şehadet Camii plânının uzatılmasından meydana gelen çok kubbeli bir camidir. Filibe'de Evliya Çelebi'nin adını verdiği 53 camiden yalnız bu cami ile Şehabeddin Paşa Camii kalmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder